Felsefenin ne olduğu hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacak yollardan biri felsefeci denen ve felsefeci oldukları yönünde genel bir fikir birliği olan düşünürlerin eserlerine bakıp ne yaptıklarını anlamaya çalışmaktır.
1. Felsefe Nedir? Felsefe ve Bilim Ayrımı Nasıl Yapılır?
Felsefe nedir? Bu soruya pek çoğumuzu tatmin etmeyecek basit bir cevap verebiliriz: Felsefe felsefecilerin/filozofların (iki kelimeyi eş anlamlı olarak kullanacağız) yaptığı şeydir. Ama bu cevap bize felsefenin ne olduğu hakkında değil, kim tarafından yapıldığı hakkında bilgi verir. Dahası felsefecinin ne yaptığı sorusunu da yanıtsız bırakır. O zaman daha iyi bir cevap verebilmemiz için önce felsefecinin ne yaptığı sorusu hakkında düşünmeliyiz.
Felsefenin ne olduğu hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacak yollardan biri felsefeci denen ve felsefeci oldukları yönünde genel bir fikir birliği olan düşünürlerin eserlerine bakıp ne yaptıklarını anlamaya çalışmaktır. Yani felsefenin ne olduğunu onun herkesçe tanınabilecek örneklerine bakıp sonra bu örneklerde ortak olanın ne olduğunu belirleyerek öğrenmeye çalışabiliriz. Ancak bu noktada pek çok felsefecinin felsefe dediği şeyle felsefeyle ilgilenmeyen kişilerin felsefe dediği şeyler arasında ciddi bir farkın olduğunu gözden kaçırmamamız gerekir. Mesela felsefenin edebiyat, psikoloji, sosyoloji gibi alanlarla neredeyse aynı şey olarak görüldüğüne sık sık rastlıyoruz. Dolayısıyla popüler örneklere bakmak bizi aradığımız cevaba ulaştıramayabilir.
Yine de felsefenin herkesçe tanınabilecek örnekleri arasında kolaylıkla bulunabilecek ortak noktaların olduğunu söyleyebiliriz. Bu ortak nokta felsefecilerin belli türden problemler üzerine belli bir şekilde düşünmeleridir. Bu tanımın daha açık hale gelmesi için belli türden sorular ve belli şekilde düşünme ifadelerini açmalıyız.
Felsefenin ne olduğu hakkında düşünürken aklımızda tutmamız gereken ilk şey farklı konulara dahil edebileceğimiz soruların olduğudur. Bazı sorular felsefi soru kategorisine girse de her soru felsefi değildir. “Buzdolabında kaç şişe süt var?”, “Bu binayı yaparken hangi malzemeyi kullanırsak fiyat-performans açısından en iyi sonucu elde ederiz?”, “Hangi marka diş macunu kullanmalıyım?” gibi soruların felsefi sorular olarak görülmemeleri gerektiğini çoğumuz ilk bakışta anlayabiliriz. Bunun nedeni nedir? En azından bir neden felsefi soruların ilk bakışta daha soyut ve teorik sorular olmalarıdır. Ancak bu noktada teorik soruları zorunlu olarak pratik sorulara zıt bir şekilde anlamadığımızı belirtelim. Ahlaki ve siyasi sorular da pratik konularla ilişkili sorulardır ancak bu konulara dair pek çok sorunun soyut ve teorik sorular oldukları barizdir. Dolayısıyla felsefenin soyut ve teorik sorularla ilgilenmesi hiçbir pratik problemle ilişkili olmadığı şeklinde anlaşılmamalıdır.
Yine felsefi sorular soyut ve teorik olmaları nedeniyle genel sorular olarak da görünürler. Örneğin ahlakı tartışacaksak şu ya da bu kişinin yaptığı şu eylemin ahlaki olup olmadığından değil, söz konusu eylem biçiminin ahlaki olup olmadığından bahsederiz. Herhangi bir eylemin ahlaki olmasının ne demek olduğunu sorarız. Ahlakla ilgili iyi/kötü, sorumluluk gibi temel kavramların ne şekilde anlaşılmaları gerektiği hakkında düşünürüz. Metafizikle ilgilenirken şu ya da bu şeyin varlığıyla değil, var olan genel varlık kategorilerinin neler olduğuyla ilgileniriz. “Dolapta 5 şişe süt var” çoğu felsefecinin ilginç bulmayacağı bir varlık iddiasıdır. Ama “Onları oluşturan parçacıkların ötesinde bileşik nesneler vardır”, “Doğa yasaları vardır”, “Özellikler vardır”, “Sayılar vardır” gibi varlık iddiaları felsefecinin dikkatini çeker. Çünkü bu iddialar yapıları gereği daha genel varlık iddialarıdır.
Dolayısıyla felsefe soyut, teorik ve genel sorularla ilgilenir. Ancak bu noktada hemen başka bir soru sormalıyız. Diğer alanlar da soyut, teorik ve genel sorularla ilgilenmez mi? Örneğin fizik varlığın en temel yapı taşlarının neler olduğu sorusunu sorar. En temel yasaların neler olduklarını tespit etmeye çalışır. Dahası teorik fizik adında bir alan var. Sosyoloji toplum kavramını daha iyi anlamaya çalışır. Toplumsal ilişkilerin temel dinamiklerini de tek tek olaylar üzerinden değil, çok sayıda olaya ve kişiye uygulanabilecek genel bir şekilde tespit etme hedefine sahiptir. Genel toplumsal fenomenleri açıklayan teoriler üretilir. Tarihçiler tarihin nasıl yapılması gerektiği ve tarihin neyi konu alması gerektiği üzerinde düşünürler. Ekonomistler kişinin rasyonel olmasının ne demek olduğunu anlamaya çalıştıkları için rasyonalite kavramının iyi bir tanımını vermeye çalışırlar. Biyologlar tür kavramını nasıl anlamamız gerektiğini tartışırlar. Bu sorular da en az felsefenin sahip olduğu sorular kadar genel, soyut, ve teoriktir. O halde felsefi sorularla bilimsel soruları nasıl birbirlerinden ayırmamız gerekiyor?
Bu soruya verebileceğimiz ilk cevap bilimsel ve felsefi sorular arasında pek çok kişinin düşündüğü kadar keskin bir ayrımın olmadığıdır. Bilimsel sorular teorikleştikçe ve soyutlaştıkça felsefi sorulara yakınsarlar. Hatta bilimlerin soyut ve teorik soruları o bilimleri konu alan felsefe alt dallarının kapsamındadır. Fizik, sosyal bilimler, ekonomi, tarih ve biyoloji gibi bilimlerin soyut, teorik ve genel problemleriyle ilgilenen ayrı ayrı felsefe alt dalları vardır. Felsefi ve bilimsel soruların arasında katı bir sınır çekemeyiz. Bu iki soru tipi arasında geçişlilik söz konusudur. Yine de bazı soruların daha fazla, bazı sorularınsa daha az felsefi ya da bilimsel olduğu barizdir. Söz konusu ayrım tamamen kullanışsız değildir. Ekonomi felsefesiyle ilgilenen bir felsefeci ekonomideki rasyonalite kavramını, ekonomide genel yasaların olup olmadığını, ekonominin değer yargısı içermesinin gerekip gerekmemesi anlamında normatif olup olmadığını, nedenselliğin ekonomik sistemler gibi karmaşık sistemlerde nasıl anlaşılması gerektiğini öğrenmek ister. Ama belli bir ülkenin ekonomisinin neden şu anda olduğu durumda olduğu sorusuyla neredeyse hiç ilgilenmez. Ekonominin mevcut yasalarının neler olduğu sorusu da ekonomi felsefecisinden çok ekonomistin ilgisini çeker. Tıpkı fizik felsefecisinin mevcut fizik yasalarının neler olduğunu tespit etmekten çok bu yasalar her neyseler onların felsefi sonuçlarıyla ilgilenmesi gibi.
Yorum yazarak Turkuaz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Turkuaz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Turkuaz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Turkuaz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Turkuaz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Turkuaz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Turkuaz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Turkuaz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.